Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Veysel Ayhan’ın yazısı şöyle;
“1 Ekim 2024 günü İran İsrail’a karşı 2. kez balistik ve sibersonik füzelerle karşı misillemede bulundu. İran Devrim Muhafızları Ordusu tarafından yayınlanan açıklamada saldırının İsmail Haniye, Seyyid Hasan Nasrallah ve Devrim Muhafızları Tümgeneral Abbas Nilfuruşan’ın şehadetine yanıt olarak gerçekleştirildiği belirtildi. Saldırı talimatının Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nin onayı ve Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanlığı’nın talimatıyla, İran İslam Cumhuriyeti Ordusu ve Savunma Bakanlığı’nın desteğiyle gerçekleştirildiği belirtildi. Öte yandan İsrail hükümeti ise İran’a karşı güçlü bir saldırı ile cevap verileceğini açıkladı.
İran tarafı saldırıyı İsrail’in süikastlerine bir misilleme olarak gerçekleştirdiğini açıklamasına karşın, saldırının zamanı ve statejik anlamını daha geniş ölçekte analiz etmekte fayda vardır. Bu bağlamda;
1)İsrail’in 30 Eylül’de Lübnan’ın işgali için siyasi ve askeri kararlar almasının ardından Lübnan’ı işgaline yönelik somut adımlar attı. İran saldırısı lider kadrosunu kaybetmiş ve moral motivasyon olarak zayıflamış Hizbullah’ın askeri olarak toparlanmasına ve daha güçlü karşılık vermesine yol açacaktır. Aksi durumda Hizbullah’ın 2006’daki benzer bir direniş göstermesi oldukça güç olacaktır.
2-Saldırı zamanlama olarak İsrail’in Lübnan işgaline karşı İran’ın sessiz kalmayacağını hem İsrail’e hem de ateşkes konusunda İran’ı yanıltan ABD ve AB ülkelerine bir cevaptı. İran tarafından yapılan bir açıklamada Haniye’nin öldürülmesinden sonra İran’ın misilleme yapmaması karşılığında İsrail’in Gazze’de ateşkes anlaşması kabul edeceği ifade edilmişti. İran tarafı Batılı ülkelerin ateşkes konusunda kendilerini yanıltıklarını ve İsrail’in Hizbullah liderlerine saldırı ve daha sonra Lübnan işgaline hazırlık için zaman kazandırıldığını düşünmektedir.
3- İran saldırısı tüm Ortadoğu’daki milis kuvvetlerinin olası Lübnan işgaliyle birlikte İsrail’e karşı savaşa müdahil olmalarına moral motivasyon ve inanç olarak güçlendireceği ileri sürülebilir.
4-7 Ekim sonrası Gazze Savaşı’nın İran’ı da içene alacak şekilde genişlemesi olasılığına karşın Tahran, Rusya’nın desteği başta olmak üzere askeri karşı koyma ve savunma kapasitesine dışarıdan güçlü destekler aldı. İran yaklaşık 1 yıldır İsrail ile doğrudan karşı karşıya gelmek yerine düşük yoğunluklu ve ağırlıklı olarak diplomatik düzeyde kalan bir kriz yönetimi benimsedi. Nasrallah’ın öldürülmesi, Hizbullah’ın lider kadrolarına suikastler ve Lübnan işgaline dönük sınıra ciddi asker kaydırılması üzerine İran da karşı saldırı yapmak zorunda kaldı.
5-İsrail’e ve özellikle Netanyahu hükümetine, üst düzey İran, Yemen, Suriye ve Lübnanlı komutanlara düzenlediği saldırıların cevapsız kalmayacağı ve karşılık bulacağı mesajı verildi.
6- Netanyahu’nun politikalarının İsrail’i saldırılara açık bir ülke haline dönüştürdüğü mesajı tüm Yahudilere verildi. Bu durum İsrail’den AB ve ABD’ye Yahudi göçünü tetikleyebilir.
7- Batı’nın İsrail’i saldırılardan koruma stratejilerinin gerçeği yansıtmadığı hem İsrailli yetkililere hem de Batılı liderlere gösterildi.
8-Gazze sonrası Lübnan ve Yemen’e karşı kapsamlı bir saldırı hazırlığında olan İsrail’e ve onun destekcilerine, Savaşın İsrail açısından da maliyetleri olacağı ilk kez açık bir şekilde gösterildi.
9-İsrail’in olası işgaline karşı milis kuvvetlerine hem birlikte ortak bir askeri ve ideolojik paradigmanın parçalarıyız hem de olası savaşta birlikteyiz mesajı verildi. Bu mesaj direniş gruplarının güçlü bir savunma ve saldırı stratejisi ile hareket etmelerinde önemli olacaktır
10-Netanyahu hükümetinin İran saldırılarına cevabının beklenenden çok daha sert olacağı öngörülebilir. Netanyahu saldırılara sert cevap vermediği takdirde ya istifa ya da ateşkes yapmak zorunda kalacaktır. Çatışmalarda tırmanma durdurulamadığı takdirde, çatışmalar genllikle kapsamlı bir savaşa dönüşür…
0 Yorum